İsrail üniversiteleri, Siyonist stratejilerin bir parçası olarak Yahudileştirme politikalarının akademik aparatları haline gelmiştir. Bu üniversiteler, sadece eğitim kurumları olmanın ötesinde, İsrail’in demografik ve stratejik hedeflerine hizmet eden ileri karakollardır.
Yayınlanma:Güncelleme:23 views
İsrail üniversiteleri, sadece akademik bilgi üretim merkezleri değil, aynı zamanda İsrail’in yerleşimci sömürge projelerinin ve Filistinlilerin mülksüzleştirilmesinin önemli araçları olarak hizmet etmektedir. Bu üniversiteler, İsrail’in demografik mühendislik projelerine stratejik destek sağlamakta ve Filistinlilerin eğitim haklarını kısıtlayarak işgal altındaki topraklardaki varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadır. İsrail üniversiteleri, İsrail’in güvenlik, savunma ve yerleşim politikalarının önemli bir parçası olarak, Yahudi nüfusunun yerleşim bölgelerine çekilmesi ve Filistinli nüfusun baskı altına alınmasında kilit rol oynamaktadır.
SÖMÜRGECİLİĞİ İLMEK İLMEK ÖRDÜLER
1918’de temeli atılan Kudüs İbrani Üniversitesi, bu durumu anlamak için iyi bir örnektir. İbrani Üniversitesi, Kudüs’te “Scopus Dağı”na inşa edilmiştir. Bu seçim, sadece coğrafi bir konum değil, aynı zamanda ideolojik ve sembolik bir anlam taşır. Scopus Dağı, Yahudilerin Kudüs’e girişlerinin yasak olduğu dönemlerde, Romalılar tarafından Kudüs’ü izleyebilecekleri en uç noktadır. Bu dağ, bir zamanlar Yahudiler için Kudüs’e en yakın nokta olmuş ve Nekbe öncesinde İsrail’e giden yolda stratejik bir durak olarak üniversiteye ev sahipliği yapmıştır. Konumu itibarıyla şehrin panoramik görüntüsünü sahip Scopus Dağı, Kudüs’e yakın ve hakim bir noktadadır. Bu durum, işgal sürecinde Kudüs’te artan Yahudi nüfusunun güvenliğini sağlamak açısından da önemlidir. Scopus Dağı’nın Yahudiler için tarihi ve dini önemi, ulus bilinci inşasında Siyonist ideoloji tarafından üniversite çalışmalarında titizlikle değerlendirilmiştir.
İŞGALİN AKADEMİK APARATLARI
Kudüs İbrani Üniversitesi, İsrail’in hukuki temellerinin atılmasında da önemli rol oynamıştır. Üniversitenin hukuk fakültesi, İsrail’in apartheid rejimini destekleyen ve meşrulaştıran yasal çerçevelerin oluşturulmasına katkıda bulundu. Mülk edinme, vatandaşlık, güvenlik ve acil durum kanunları, bu üniversitede yürütülen çalışmalar neticesinde resmiyet kazanmıştır. Günümüze değin İsrail işgalinin devam eden yerinden etme ve yerleşim politikaları bu yasaların çerçeve ettiği alanlarda derinlik kazanmıştır. Chaim Waizmann, Martin Buber, Judah Magnes gibi Siyonist liderler üniversitenin kurulması ve geliştirilmesi için yoğun gayret sarfetmişlerdir. Bununla beraber üniversitenin açılışında James Balfour yer almış, Filistin topraklarını Siyonistlere tahsis eden meşhur Balfour Deklarasyonu’nun sahibi olan Balfour, bir kez daha Siyonist hayallere destek sağlamıştır.
Hayfa Üniversitesi de Siyonist düşüncenin yoğun nüfuz ettiği bir eğitim kurumu olarak ortaya çıkmıştır. 1963’te Celile bölgesinin en büyük şehirlerinden biri olan Hayfa’da Karmel Dağı’na inşa edilen Hayfa Üniversitesi, işgalin akademik aparatlarından biri olmuştur. Karmel Dağı, Yahudilerin Filistinlilerden ayrıldığı bir bölge olarak stratejik öneme sahiptir. Bu üniversite, Filistinlilere ait yerlerin üzerine inşa edilerek Yahudileştirmeye katkı sağlamıştır. Bununla beraber üniversitenin bizzat İsrail ordusu tarafından fiziki olarak da kullanıldığı bilinmektedir.
Benzer şekilde Ben Gurion Üniversitesi de demografik kaygılar sebebiyle inşa edilmiştir. 1969’da açılan üniversite, İsrail’in ilk başbakanı Ben Gurion’un adını almıştır. Necef bölgesine inşa edilen bu üniversite, bölgenin Yahudileştirilmesi ve Filistinli nüfusun yerinden edilmesi amacıyla kurulmuştur. İsrail, bu üniversite ile Yahudi nüfusu Necef bölgesine çekmeyi ve Filistinli Bedevi toplulukları yerinden etmeyi hedeflemiştir. Ben Gurion Üniversitesi, aynı zamanda su ve tarım problemlerine yönelik araştırmalar yaparak İsrail’in doğal kaynakların tahribatı politikalarına katkı sağlamıştır.